Dua’ya Dair


hakiki-dost

“De ki; Eğer duanız olmasa Rabbim katında ne ehemmiyetiniz var?“

Furkan Suresi, 37

 “Dua etmek hayat treninizi makas değiştirmeye hazırlamaktır.
Yolunuzu değiştirmek istiyorsanız üstünkörü bir isteğe değil, 
yüksek bir içtenliğe ihtiyacınız var.
 Kalbinizi deprem gibi sarsan bir duanız varsa hayatınızın akışı değişir.”

Muhammed Bozdağ

 ”Dua, sema ile arz arasında durur. 
 Rasulullah’a salâvat getirilmedikçe,
 Allah’a yükselmez.”

Hadis-i Şerif, Tirmizî, Vitr, 21

 ”Dua ibadetin tâ kendisidir.”

Hadis-i Şerif, Ebû Davud

 ”Duâ bir ibadetse,
 Duâ etmek için bahane aramak lazım…”

Ayşenur Vural

 ”Duâ cevapsız kalmaz…
 Belki ben, duânında bir dili olabileceğini düşünmedim,
 İstedin mi bir kere değil, bin kere gideceksin kapısına,
 Ve neyi, neden istediğini bileceksin!”

Nazan Bekiroğlu

 “Dua ederken O’na kırık bir gönülle el kaldır.
Çünkü Allah’ın merhamet ve ihsanı, 
 gönlü kırık kişiye doğru uçar…”

 Hz. Mevlâna (k.s.)

 “Dua etmek için yalnız kalacağın yerleri seç
Ve ettiğin duayı duyabileceğin seviye de seslendir…
Önce kulaklarını inandır sözlerine
 bak gözlerine, nemleniyorsa ve titriyorsa sesin
 İşte o zaman duan mübarek olsun.”

Mehmet Deveci

Kalbinizi deprem gibi sarsan bir duanız varsa hayatınızın akışı değişir…

Hz. Ömer ve Hz. Ali’nin (ra) okumadan yatmadığı sûre


Kuran - tesbih

Hz. Ömer ve Hz. Ali’nin (ra) okumadan yatmadığı sûre

Peygamber Efendimiz, Bakara Sûresi’nin ‘Âmenerresûlü’ diye başlayan son iki ayeti hakkında bakın neler buyuruyor: “Her kim geceleyin Bakara Sûresi’nden bu iki ayetini okursa ona yeter.”

Kâinatın İftihar Tablosu’nun bu iki ayetle ilgili ‘arşın altındaki bir hazine’ diye bahsettiği sözleri üzerine Hz. Ömer ve Hz. Ali, hayatları boyunca bu iki ayeti okumadan uyumamıştır. Hatta iki halifenin bununla ilgili çevrelerine tavsiyesi şöyle olmuştur: “Aklı başında hiçbir adam görmedik ki Bakara Sûresi’nin son iki ayetini okumadan uyumasın.”

Ne Kadar Az Şükrediyoruz . !


564626_396478273750320_1165724427_n

Yapılan hesaplamalara göre İNSAN GÖZÜ 576 MEGAPİKSEL’dir.
Gözyaşının %98.2 si sudur.
Geri kalan kısmında üre, glikoz, tuz, organik maddeler ve Lizozim bulunur.
Gözü enfeksiyondan koruyan Lizozim, binaları temizlemek için kullanılan ‘Fenik asit’ ten daha etkili olmasına rağmen göze zarar vermemesi büyük bir mucizedir.

“O size kulaklar, gözler ve gönüller verendir; ne az şükrediyorsunuz”

(Müminun Suresi-78)

Ayet İle Cevap Veren Kadın . .


Ayet İle Cevap Veren Kadın

 

Hacca gidiyordum. Irak-Suriye topraklarından geçerken yalnız bir kadına rastladım. Selâm verdim; selâmımı “Söz olarak Rahîm bir Rabden selâm sözüdür onların duyacağı” (Yâ-Sîn: 58) âyetiyle aldı.
“Buralarda ne yapıyorsun?” diye sordum. “Allah kimi yoldan çıkarmışsa, ona yol bulduracak yoktur” (A’râf: 186) âyetini okudu. Anladım ki, yolunu kaybetmiş.
Nereye gittiğini sordum, soruma “Bir gece kulunu Mescid-i Haram’dan alıp Mescid-i Aksâ’ya götüren Allah’ı tesbih ederim” (İsrâ: 1) âyetiyle karşılık verdi. Anladım ki, geçtiğimiz hacc mevsiminde haccını tamamlamış, Kudüs’e gidiyor.
“Ne zamandan beri böyle yolunu kaybettin?” dedim. “Tam üç gece (yani üç gündür)” (Meryem: 10) dedi.

Yiyecek verme teklifinde bulundum. “Sonra orucunuzu gün batıncaya kadar tamamlayın” (Bakara: 187)âyetini okudu.
“İyi de Ramazan’da değiliz” dedim. “Kim Allah için nafile bir hayır yaparsa, Allah her hayrın karşılığını verendir, her şeyi hakkıyla bilendir” (Bakara: 158) âyetiyle cevap verdi.
“Yolculukta oruç açılabilir” dedim. “Ama orucu tutarsanız, bu hakkınızda daha hayırlıdır” (Bakara: 184)âyetini okudu.
Niye benim gibi konuşmadığını sordum. “Ağzından tek bir söz bile çıkmasın ki, yanında onu gözleyen ve o sözü kaydetmeye hazır bir gözcü bulunmamış olsun” (Kâf: 18) dedi.
“Kimlerdensin?” diye sordum. “Bu konuda bilgin yok (ailemi söylesem de tanımazsın). Sonra göz de, kalb de (görmeden, kesin bilgiye dayalı olmadan verdiğin her hükümden) sorumludur” (İsrâ: 36) âyetiyle cevap verdi.
“Hata ettim, hakkını helâl et!” dedim. “Bugün size kınama yok. Allah, sizi bağışlasın” (Yusuf: 92) dedi.
Deveme bindirip kafilesine ulaştırma teklifinde bulundum. “Hayır adına ne işlerseniz Allah onu bilir” (Bakara: 215) âyetiyle mukabele etti.
Devemi yanına getirdim. Binecekken, “Mü’min erkeklere söyle, bakışlarını sakınsınlar” (Nûr: 30) âyetini okudu.
Gözlerimi çevirdim; binecekken deve ürküp kaçtı, bu arada elbisesi az yırtıldı. “Başınıza musibet olarak ne gelirse, bu bizzat işleyip, onu hak etmeniz sebebiyledir” (Şûrâ: 30) âyetini mırıldandı.
“Sabret, deveyi bağlayayım!” dedim. “Bu hususta Süleyman’ı anlayışlı ve daha isabetli davranır kıldık” (Enbiyâ: 79) âyetini okuyarak, devemi yönlendirme konusunda benim daha başarılı olduğumu kasdetti.
Deveye bindi ve “Bunu bize baş eğdiren Allah’ı tesbih ederim; yoksa bunu biz başaramazdık. Ve sonunda şüphesiz Rabbimize döneceğiz!” (Zuhruf: 13-14) âyetlerini okudu.
“Haydi!” diye deveyi hızlandırdım. “Yürüyüşünde (ve davranışlarında) vakur ol ve sesini yükseltme. Seslerin en çirkini, (bağıran) eşeğin sesidir!” (Lokman: 19) mukabelesinde bulundu.
Yürürken şiir okumaya başladım. “Kur’an’dan kolayınıza geleni okuyun!” (Müzzemmil: 20) dedi.
“Şiir okumak haram değil ki!” dedim. “Bu hususu ancak gerçek idrak ve basiret sahipleri düşünüp anlar!” (Bakara: 269) cevabını verdi.
Bir süre gittik; sonra evli olup olmadığını sordum. “Ey iman edenler! Cevabı verildiğinde sizi üzecek meselelerden sormayın!” (Mâide: 101) âyetini okudu.
Derken kafilesine ulaştık ve “Kafile içinde kimsen var mı?” dedim. “Mal ve evlât dünya hayatının süsüdür!” (Kehf: 46) dedi.
Anladım ki, evlâdı var. İsimlerini sordum. “Allah İbrahim’i dost edindi; Allah Musa ile konuştu; Ey Yahya, Kitab’a kuvvetle tutun!” (Nisâ: 125, 164; Meryem: 12) âyetlerini okudu.
“Ey İbrahim, ey Musa, ey İsa!” diye kafileye seslendim. Nur yüzlü üç genç “Buyur!” diye çıkageldi. Onlara para verip, “Bununla içinizden birini şehre yollayın! Yemeklerin helâl ve temiz olanına baksın ve size bir yiyecek getirsin. Dikkatli davransın!” (Kehf: 19) dedi.
Yiyecek gelince bana, “Geçmiş günlerinizde yaptıklarınızın karşılığında şimdi afiyetle yiyip için!” (Hâkka: 24) dedi.
Çocuklara, “Annenizin bu durumunu bana söylemezseniz bu yemekten yemem!” dedim. “Annemiz” dediler, “Ağzından Cenab-ı Allah’ın gazabını çekecek yanlış bir söz çıkar korkusuyla 40 yıldır böyle sadece Kur’an’la konuşur.”

İbn Mübarek, bu hadiseyi Kur’an’da her şeyin bulunduğuna delil olarak anlatırdı.